Çarşamba, Haziran 18, 2014

Bir İLK'e imza atmak (3. Bölüm - Son)

Batman - Siirt - Şırnak gezimizin son günü pek bir neşeli başladı... Aslında sabah uyandığımda odamdan dışarı baktığımda gördüğüm manzara biraz korkutmuştu beni, hava yağışlı olmaz umarım demiştim...



Yağmadı tabii, yağmadığı gibi gün boyunca hava epeyce de sıcaktı. Neyse, yola koyulduk.

Bu son günde programda İdil, Öğündük / Midin ve Haberli / Basibrin vardı. İdil'e gitmek için yine Cizre'den geçmemiz gerekiyordu, bu da Kasrık Boğazı'ndan yeniden geçmek anlamına geldiğine göre, orada bir duralım dedik. Zaten gösterecek bir şey de vardı...

Suların içindeki tahtlar Kasrık Boğazı'nın ürkütücü güzelliğini azıcık yumuşatıyor.



Daha turizm açısından çok yol alması gereken bir bölge burası. Bir çay yaptıramadık. Bu konuları ayrıca yazmayı düşünüyorum.

Kasrık Boğazı... Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun sınırı. Cudi ve Gabar Dağları'nın arası... Böyle bir güzellik, böyle bir büyü nerede var? Ürkütücü ve aşık edici...




Burası çok önemli ve stratejik bir geçit olmuş binlerce yıl boyunca. Bu arada Part süvarisini gördünüz mü?



Siz ona bakarken ben de bir selfie yapıp kaçayım...



Kaçmak ne mümkün? Dünyanın en mutlu kedisini Kasrık Boğazı'nda bulacağımı söyleseler bana gülerdim. Bütün grubumun ortak kararı bu kedi dünyanın en mutlu kedisi. İnşallah hep öyle kal.



Kediyi sevip okşayıp vedalaşıyor ve yola çıkıyoruz. Kaptanımız Cemal kavşaklarda gördüğü her tabelada duruyor ve fotoğrafını çekiyor. Bu hastalık kısa sürede gruba ve ardından bana da bulaştı...




Daha bir sürü yer ziyaret edeceğiz ama Cizre'de Mêm û Zîn heykelinin önünde durup fotoğraflıyoruz o muhteşem destanın iki kahramanını.



Yolda Ahmet Güneştekin'in Yüzleşme sergisindeki bazı eserlerine yazdığım yazılardan birini okuyorum: Mêm û Zîn'in Güneşi. Galiba herkes beğeniyor. Okumadınızsa siz de okuyun bence... Bu blogda yazılarım arasında var.

İlk durağımız Şırnak'ın İdil ilçesi. Meryemana Kilisesi'ni ziyaret ediyoruz.



Keyifli sohbetler ediyoruz...





Midin Köyü'nü en sona bırakmaya karar veriyorum ve Basibrin Köyü'ne gidiyoruz. Günlerden Pazar... Ben kilisenin papazı Saliba Elden'i bulmaya evine gidiyorum, köy meydanında ve kilisede bir hareket var...





Papaz Saliba Elden'i çok seviyor gezginlerimiz. Bayağı uzun sohbet ediyoruz kendisiyle kilisenin avlusunda ve içinde.



Sonrasında da dışarıda biraz vakit geçirdik... Bazılarımız koyu sohbetlere daldı cemaatle, ben de kilisenin damına çıkıp etrafı seyrettim.






Sonra köyden ayrılıp son köye gittik. Öğündük / Midin.

Mor Yakup Kilisesi'nde Melfono Favlus'la koyu ve keyifli bir sohbete daldık...








Cizre'ye dönmeden köyde biraz dolaştık...







Doğa o kadar güzel ki burada...



Ve Cizre'ye dönüyoruz... Cizre'ye tepelerden bakmak bambaşka bir mutluluk... Seyr-i Cizre'de yemek yiyor ve vakit geçiriyoruz.



Sevgili dostlarımız da bizimle... Müthiş bir final yaşıyoruz. Cizre'nin muhteşem gençlerinden muhteşem bir müzik ziyafeti...



Her şey o kadar güzel ki, herkesin ortak bir duygusu var: Bitmesin... Bu güzel anlar bitmesin...

İlginçtir, son saatler geçmek bilmedi ve sanki zaman durdu Cizre'de...

Öylesine mutluyduk işte!

Bir Antonina Turizm klasiği olan sertifika törenini de yapıp, istemeye istemeye de olsa dostlarla vedalaşıp yola koyuluyoruz. Uçak zamanı yaklaşıyor.



Bir İLK'e imza atmanın gururu, coşkusu, mutluluğu ve güzel hatıralarla dolu bir yolculuğun daha sonuna geliyoruz.



Her şey çok güzeldi, çok keyifliydi...

Bir sonraki gezimiz Kasım ayında... Bence böyle bir güzelliği kaçırmayın...

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails