Pazartesi, Eylül 15, 2008

Doğum Günün Kutlu Olsun!


15 eylül...


Bugün senin doğum günün...


Sensiz ikinci doğum günün.


Bugün umut günü benim takvimimde.


Seni unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız!


İyi ki doğdun Hrant!


Doğum Günün Kutlu Olsun!

Çarşamba, Eylül 03, 2008

Yolun Işık Olsun Benim Güzel Kızım!



Canım kızım Lady Macbeth’im...

Bana hayatımın en güzel anlarını yaşatan güzel kızım. Birlikte tam 13 yıl.

1 kasım 1995... Sıcak, çok sıcak bir gün. Çok önemli bir randevum var. Kardeşim Zeynep’le birlikte gitmek istiyorum. Beni kırmıyor. Arabaya binip Anadolu yakasına geçiyoruz. Verilen adrese gelince heyecanlanıyorum. Bir sene önce ölen Ankara kedim Ada’nın yasını tutuyorum hâlâ. Yaptığımın doğru olup olmadığını düşünüyorum. Çünkü Zeynep’le gittiğimiz adreste 5.5 aylık bir İran kedisi bakacağız ve beğenirsem alacağım. Ada geliyor aklıma, üzülüyorum.

Gittiğimiz yer bir ofis. İçeride fazla eşya yok. Selam ve tanışma faslından sonra hemen ofisin girişindeki bir masa üstünde oturan kocaman bir erkek kedi dikkatimi çekiyor. Tüyleri koyu mavi parlıyor. Çok güzel bir şey. Hemen soruyorum: ‘Bu babası mı dişi kedinin?’ Cevap gözümü korkutuyor: ‘Hayır, abisi...’

Abisi bu ise kız nasıl bir şey merak ediyorum. Bir köşede bir mama kabının önünde görüyorum aslında, minicik bir kedi (abiyle kıyaslanırsa nokta kadar) mama yiyor. İçeri girip oturuyoruz. Yanlış hatırlamıyorsam kedi saklanıyor ve bulmakta zorlanıyorlar. Neyse, bir müddet sonra kedi bana doğru yürüyor ve karşıma geçip suratıma bakıp ‘meeee’ diye bir ses çıkartıyor. Ben bu anda Zeynep’in ‘ay bu İran kedileri de, Çin Halk Cumhuriyeti gibi, hepsi birbirine benziyor’ dediğini ve bir şekilde hevesimin bir saniye için bile olsa kırıldığını hatırlıyorum. Sanki Zeynep onaylamazsa o kediyi almamam gerekir gibi bir duygu var içimde. Kedi bana gelip bağırdı ya... Zeynep’e dönüp ‘Gidelim mi? Beni sevmedi galiba!’ diyorum. Zeynep: ‘Kedinin boynuna mı atlamasını bekliyorsun?’ diyor ve yere eğilip kediciği kaldırıp bana doğru tutuyor ‘Ama yazık buna, bak ne kadar şeker’ diyor. Kediyle gözgöze geliyoruz ve o anda aşık oluyorum. ‘Tamam’ diyorum ‘alıyorum’.



Kediyi alıyorum, oldukça yüklü bir para da ödüyorum. Çok mutluyum. Bana diyorlar ki: ‘Aslında bunlar sekiz kardeşler. Sizin aldığınızı küçük diye kimse istemedi. Ama bizce en şanslısı da bu içlerinde. Çok iyi bir yere gidiyor.’

Kedimin adını bile daha almadan takmıştım: Lady Macbeth. Evi bile hazırladım, bazı gereken şeylerini aldım ama biraz alışveriş yapmak lâzım. Annemi evinden alıp onu da götüreceğiz alışverişe. Hem de kediyle tanışmış olur, daha haberi bile yok.

Zeynep’e dönüp, ‘Ne taksam adını?’ diye soruyorum. Hiç düşünmeden: ‘Lady Macbeth’ diyor. ‘Ben de öyle düşünmüştüm’ diyorum.

Annem gördüğü an bayılıyor Lady’ye. Lady daha gelir gelmez evine alışıyor.

13 sene su gibi akıp geçiyor. Müthiş bir mutluluk yaşatıyor bana da, herkese de. Benim kızım, yol arkadaşım, can yoldaşım, can parçam oluyor.


Üzerine titriyoruz. Ne de olsa cins kedi, sorunları çok olur. En büyük şansımız 1997 senesinin yaz aylarında hayatımıza giren ve son anına kadar da veterineri olan Yasin Özenir. Yasin’e büyük aşk duyuyor Lady. Lady, Yasin’in sayesinde tüm sorunları atlatıyor. Çok dirençli ve hayatı seven bir kedi. Nelere dayanıyor.



Herkese büyük mutluluk yaşatıyor. Hayatımda bu kadar büyük yer kaplayacağını, onu bu kadar çok seveceğimi, ‘dünya bir yana Lady bir yana’ durumuna gireceğimi rüyamda görsem inanmazdım, ama öyle oldu. 2000 senesinde hayatımıza ikinci mavi İran kedim Othello girdi. O da çok sevildi ve seviliyor, o evin neşesi ama Lady'nin yeri hep farklı oldu.




Lady çok sevildi, çok iyi bakıldı. Hep onun çok ama çok yaşlanacağını, yaşlılıktan öleceğini düşünürdüm, hatta öleceği aklımın ucundan geçmezdi. Caner’i, Hrant’ı, Savaş’ı tanıdı. Savaş ona ‘hanım’ derdi. Hepsini yolcu etti. Şimdi kendisi de gitti.

Yasin’le, Yasin kalp ameliyatı olmadan birkaç gün önce Lady’nin kan tahlilleri sonuçlarını konuşurken: ‘Bu kız ikimizi de gömer’ demişti. Ben de ‘İkimizi de gömerse kim bakar ona?’ demiştim.

Her şey çok ani gelişti. Zaman içinde Lady meme kanseri olmuş ve bir memesi alınmıştı. Yeni bir tümör çıkmış ama şükür ki doku altında değildi. Son kan tahlilinde en korktuğum İran kedisi sorunlarından biri baş göstermeye başlamıştı. Üre yüksek çıkmıştı, bu da böbrek sorunu demekti.

Othello’ya şeker hastalığı nedeniyle insülin yapılıyor ve belli aralıklarla kontrol için veterinere gidiyordu. Yasin ameliyat geçirdiği için Timur ilgileniyordu kedilerle. Hayatımda ilk defa gözüm arkada kalmıyordu. Yasin’den başkasına güvenmediğim, güvenemediğim için çok zor bir durumdu benim için başka bir veteriner. Ama daha Timur’u ilk tanıdığımda ve biraz sohbet ettiğimde onun ne kadar iyi bir veteriner olduğunu anlamıştım. Çok büyük bir şanstı bu, herkes için.

15 ağustos’ta Othello ile birlikte Lady’yi de götürmüştüm, tümör büyümüş gibi gelmişti bana. Timur Lady’yi görür görmez hemen kan alıp tahlillere baktı ve Lady’nin üre kısacık bir zaman diliminde o kadar yükselmişti ki, eve yollayamazdı. Orada kalacaktı.

Sonun başlangıcıymış. Kabul etsem de etmesem de. Tedavi her anlamda olumluydu ama üre düşmüyordu. Bu da iki böbreğinde zarar gördüğünü gösteriyordu. Kimi zaman bir iyileşme görünüyordu ama son birkaç gün çok hızlı şekilde kötüye doğru gitmeye başladı her şey. Elden gelenden fazlası yapıldı, tıp sınırlarına kadar zorlandı, Timur çok uğraştı, bunu hayatım boyunca unutmayacağım. Lady direnmeyi bıraktı ve 3 eylül sabahı 10.50 sıralarında Timur telefonla arayıp hiç almak istemediğim o haberi verdi: Lady uykuya dalar gibi ölüme yürümüştü.

Tek tesellimiz bir üre krizi ile gitmemesi, elimde kasılarak ölmemesi, huzur içinde yürümesi oldu ölüme. Öbür türlü hayat boyu kendimi affetmezdim.

Bir gün önce artık ben de kendimi en kötüye hazırlamıştım, kızımın durumu hiç iyi değildi, anlamıştım olacakları ve ertesi gün başıma gelebileceklere hazırladım kendimi, kızımla vedalaştık. Ertesi gün ne yazık ki o istenmeyen an geldi, Lady gitti.

Kızım, can parçam... Gönül isterdi ki diye başlayan onlarca cümle kurabilirim. Ama ne fayda, yoksun artık. Elimden gelen tek şey ‘Yolun Işık Olsun’ demek.

Çok sevildin, sen de çok sevdin, çok güzel yaşadın, dünyanın en güzel varlığıydın bizler için. Zeynep iyi ki beni kandırdı ve ben seni aldım. Zeynep’e müteşekkirim. Sen hepimize inanılmaz boyutlarda mutluluklar yaşattın.

Biliyorum ki, her zaman herkesin seninle ilgili yalnızca çok güzel anıları olacak.

Benim rüzgâr kokulu kızım, öpmeye koklamaya doyamadığım canım kızım...

İyi ki hayatıma girdin. İyi ki vardın. Benim için hep var olacaksın.
Seni çok özleyeceğim...

Yolun ışık olsun!






LinkWithin

Related Posts with Thumbnails