Çarşamba, Mart 26, 2008

Hoşçakal Ayışığım!


Yapayalnız kaldım öyle buz gibi taşların üstünde.
Önce içim ürperdi, sonra ayaklarım üşüdü...
Hiçbir şey ısıtamadı beni, donup kaldım.
Yapayalnız...
Halbuki bir sürü kadın var içimde.
Hepsi ağlıyor, hepsi yasta...
Hangisine yetişeyim? Ya ben ne yapayım?

Hoşçakal Ayışığım!

Gitmezsin sanmıştım...
En azından böyle veda etmezsin sanmıştım.

Sen gittin,
Ben de gittim...
Dolunay vardı gökte, biliyor musun?
Tabiî ki biliyorsun.
Bana eşlik etti...
Yol boyu eşlik etti.

Ben şaşkın şaşkın bakarken,
O yol boyunca eşlik etti
Gülümsedi...

Aklıma küçükken büyükbabama söylediğim laf geldi:
Dedeay...
Aklıma çocukluk fotoğraflarım geldi,
Altında büyükbabamın imzası
Kemalay...

Gülümsedim...
Aya baktım,
Hâlâ eşlik ediyor yoluma,
Sanki dudağının ucunda bir gülümseme,
Sanki senin gülümsemen.

Birden donup kaldım...
Bir replik geldi aklıma:
’Hoşçakal Ayışığım!’
Ne ağlamıştım onu seyrederken.
Sanki bana söylüyorsun gibi gelmişti.
Bana söylemişsin...

Tekrar baktım aya,
Gülümsüyor gerçekten...
Senin gülümsemen işte,
Sensin o...

Şaka gibi,
Tüm bu olanlar şaka gibi.
İnanmazsam kızmazsın bana değil mi?
Bence şaka.

Dudağının ucuna takılıp kalan o gülümseme...
Şaka bence,
Evet, şaka...

İçimdeki kadınlar ağlamaya başladı gene,
Birdenbire, durup dururken...
Yok birdenbire ve durup dururken değil.
Ağıtlar yakıyorlar
Işığa...

Demek şaka değilmiş,
Gerçekmiş...

Senin dürüstlüğün,
Senin dostluğun,
Senin aydın kişiliğin,
Senin o inanılmaz zekân,
Yaratıcı beynin gibi...

Gerçek...

Sokaklarda kediler sana ağıtlar yakıyorlar...
Dünya Kediler Günü’nde seni anıyorlar, acıyla seni arıyorlar...
Tüm çizdiğin kediler gelmiş bak...

Üşüyorum,
Ayaklarım donuyor,
Dişlerim birbirine vuruyor...

İzin ver doya doya ağlamak istiyorum.
İçimdeki tüm kadınlar adına
Ağlamak...
Ağıtlar yakmak...

Hoşçakal Ayışığım!

(27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü ve 1 Nisan Savaş Dinçel’in doğum günü için bir deneme.)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails