Pazartesi, Kasım 19, 2012

Ahmet Güneştekin "Yüzleşme" Sergisi



Sanatçının yaratış serüveni uzun ve sancılı bir süreçtir. Eserini yaratırken, sanatçı her şeyini koyar ortaya; ruhu çırılçıplak kalır, her şeyle hesaplaşır, her şeyle yüzleşir, hatta yara bile alabilir. Serüven eserin ortaya çıkması ile biter ve sanatçı mutlaka başka bir serüvene doğru yelken açmıştır.

Ortaya çıkan eser ise, ulaştığı kitlelere, kişilere aittir artık. Sanatçıdan çıkmıştır bir kere. Bu sefer de, eserle iletişime geçen kişi kendi serüvenine doğru yola çıkar.

Ben bir resim ya da sanat eleştirmeni değilim. Bu nedenle benden bir eleştiri yazısı beklemeyin. Tamamen yukarıdaki düşüncelerim doğrultusunda olacak bundan sonraki satırlar da. Tiyatro tabiriyle “seyirci dramaturjisi” yapacağım.  Gözlerimin, beynimin, gönlümün ve ruhumun çıktığı serüveni, gördüklerim karşısında hissettiklerimi aktarmaya çalışacağım size…

Yeryüzünde iki kişi bile herhangi bir objede aynı ilişkileri algılamaz. O yüzden aktaracaklarım benim duygularım, algılarım. Belki sanatçının söylemek istedikleri bile olmayabilir.

Ahmet Güneştekin’in Antrepo No. 3 mekânında “Yüzleşme” diye bir sergi açacağını duyduğumda çok heyecanlandım. Mekânı bildiğim için, o devasa alanları nelerle dolduracak diye tahmin yürütmeye çalışıyordum.

“Yüzleşme” sergisinden önce de Ahmet Güneştekin’in eserlerinden ve sanatından haberdardım tabii ki. Onun sanatının, eserlerinin, nerede, ne zaman ve nasıl ruhuma dokunduğunu ise çok iyi hatırlıyorum. Eserlerinin girdabının içine çekilişim gökyüzünde oldu, uçakta… Yerden bilmem kaç bin metre yükseklerde, bir yerlerde… Aslında koordinatları da hatırlıyorum: Kuzey Mezopotamya’nın üstünde bir yerlerde…

Heyecanla beklemeye koyuldum. Nasıl bir şey olacaktı bu sergi acaba? Adı bile ürkütüyordu beni: “Yüzleşme”.

Serginin açılış günü yaklaştıkça sosyal medyada paylaşmaya başladı Ahmet Güneştekin eserlerinden detayları ve benim de kafamda bazı şeyler canlandı, yerine oturdu.

Mezopotamya coğrafyasının delisi, zamanının neredeyse kendine kalan her anını Mardin – Diyarbakır – Hasankeyf – Batman yöresinde geçiren ben, daha sergi alanına adımımı atar atmaz eserlerin yüzüme alev alev patlayışına şahit oldum, tek tek gönlümü ve ruhumu esir alışlarına. Mezopotamya şaha kalktı. Mezopotamya deniz oldu, efsaneleriyle, tarihiyle, müziğiyle, insanıyla, yaşadıkları ve yaşattıklarıyla üstüme geldi.

Antrepo’da attığım her adımda her eserin ne kadar ince elenip sık dokunarak, nasıl ince bir matematikle sergilendiğini fark ettim. “Muhteşem” tabiri duygularımı ifade edebilmek için az bile kalıyor…

Sanat anarşik bir olgudur. Sanatçı da anarşisttir. Hiçbir kalıba, kurala, kurama sığmaz, sığmamalıdır. Bunun tersini yapmak isteyenlere de izin vermemelidir. Herkes de sanatçı değildir, olamaz da. Ahmet Güneştekin hiçbir ekole, hiçbir kurama bağlayamayacağınız, kendi tekniğini, üslubunu yaratmış, hep daha iyiye gitmek için uğraşan ve bunu da, eserlerin karşısında duran kişiye çok iyi hissettiren bir sanatçı. Gerçek bir devrimci sanatçı.

Rahmetli babam eğer iş adamı olmasaydı kesin çok iyi bir ressam olurdu. Güzel resimler yapardı. Çocukluğumda gecenin bir saatinde uyandığımda onu değişik tekniklerle resim yaparken bulurdum. Dünyanın en önemli ressamlarının hayatını, eserlerini dinledim ondan. Bir resme nasıl bakmak gerektiğini, bir ressamın göz sorunu olup olmadığını nasıl anlayacağımı, solak ressamı fırça vuruşlarından nasıl ayırt edebileceğimi anlatırdı bana.

Bir fotoğrafçı torunu ve resim yapan bir babanın kızı olarak hep “bakmak değil, görmek” kavramını dinledim onlardan ve sanırım öğrendim de.

Ahmet Güneştekin solak ressamlardan ve bu da beni son derece heyecanlandıran bir özelliği. Sergiyi gezerken her eserin önünde uzun uzun durup, detaylara bakmaya ve onun sol fırça darbelerini görmeye çalıştım. Muhteşem bir duygu.

Ben Ahmet Güneştekin’in eserlerinde çok hırslı ve tutkulu bir sevgi görüyorum. Bir şeye inanıp, bir şeyi sevip, ona kendini ve tüm ruhunu adamayı görüyorum.
Eserleri bir girdap gibi. Karşısında duruyorsunuz ve kısa bir süre içinde sizi içine çekiyor. Anlatacağı çok şey var o eserlerin.

Serginin adı olan “Yüzleşme” lafı bile düşündürdü beni daha sergiye gitmeden. Sergi alanında kocaman bir aynayla karşılaşacağımı düşündüm. Yanılmamıştım, Ahmet Güneştekin’in tüm eserleri bir ayna aslında. Hepsi ayna tutuyor herkese ve her şeye. Hele hele “Yüzleşme” salonuna gelip eserin içindeki aynaları görünce, karşısına geçip baktım parçalara ayrılan suretime ve tam karşımda duran tarihe.

Mezopotamya’nın sesleri, renkleri, kokuları, dengbejlerin sesleri doldurdu bulunduğum odalardaki her boş alanı.




Mezopotamya coğrafyasına, Mezopotamya ovasına hayat veren güneş, toprağa hem bereketi getiren, hem de bağrını cayır cayır yakan güneş, her resimde bir köşede ve her eseri aydınlatıyor, her esere hayat veriyor.

Kaçış yok, nereye dönerseniz dönün yüzünüzü… Yüzleşiyorsunuz…

Herkesin algılama, kavrama şekli farklıdır. Kimi yazarak, kimi okuyarak, kimi bakarak, kimi de duyarak algılar, kavrar. Herkese, her beyne göre bir şey var burada. Videolar da öyle… İnsanlık suçları, sesler, acılar… Yüzleşin, sakın atlamayın, kaçırmayın, kaçmayın…

Her eserinin önünde,  Ezidiler gibi güneşin karşısına geçmiş ve içimden geçenleri güneşe söylerken buldum kendimi.

Mezopotamya’nın kadim topraklarının gizemi sardı beni her eserde, türküler, şiirler, destanlar sardı etrafımı bu topraklardan doğan. Mezopotamya’nın geçmişten günümüze bildiğim tüm sanatları var hepsinde.

Ahmet Güneştekin Anadolu’yu çok iyi özümsemiş bir sanatçı. Onun diğer işlerini bilenler anlarlar ne demek istediğimi. “Güneşin İzinde” belgeselleri ve yaptığı daha pek çok iş.


Şahmeran, Simurg, Troya, Güneşe Açılan Kapılar, Mevlana, Paradoks ve Yüzleşme onlarca eser ve konu arasında beni en çok heyecanlandıranlar oldu, ne yalan söyleyeyim…

“Paradoks” fenomen diye adlandırılabilecek eserlerden. Benim içimi acıttı aslında. Bölünmüşlükleri gördüm. Bütünden parçalara ve parçalardan bütüne gitmeyi değil de, parçalanmışlıkları gördüm.

“Güneşe Açılan Kapılar” defalarca dönüp dolaşıp önüne gittiğim eserlerden biri oldu. İnanılmaz bir detay var orada benim için ve o detay Ahmet Güneştekin’in evrensel boyutunu, evrensel kimliğini gözler önüne seriyor. Üç dinin kapısı duruyor karşınızda, o kapılara ulaştıran serüven, detaylar, renkler… Alıp götürüyor sizi. Ama bitirmiyor orada. Üç kapıdan sonra öyle bir yol, öyle bir detay var ki, sizi içine alıp orada olmayan evrensel kapının önüne götürüp bırakıveriyor. Mor rengiyle de evrenselliğin gerçek aynası o yol. Kendimi “Bilgi Kitabı”nın kapağına bakıyor gibi hissettim. İnanın defalarca dönüp dolaşıp o odaya gittim ve o eserin karşısından zor ayrıldım.

Bir diğer heyecanı da sergiye adını veren eserlerin olduğu odada yaşadım. O odaya da defalarca gidip dakikalarca kalıp inceledim hepsini tek tek. Tabii boyum yettiğince ve gözlerim detayları görebildiğince. Bahsettiğim eserler “Yüzleşme” adı verilen muhteşem yapıtlar.


“Yüzleşme” bazı detaylarıyla beni nefessiz bıraktı, Mezopotamya’nın orta yerinde cayır cayır yaktı.


Her eser farklı yerlere savurdu beni, Mezopotamya'ya, Batı Anadolu’ya, Orta Anadolu’ya, Bizans İstanbul’una ve daha pek çok duygu ve boyutlara.


Eserlerin karşısına geçip bakmakla bitmiyor iş. Tam algılayamıyorsunuz, her şeyi göremiyorsunuz. Değişik yönlerden ve açılardan incelenmeleri gerekiyor. Bu nedenle de bazı eserleri asılı oldukları yerden indirip yere yatırmak ve yanına uzanıp dokunmak, her detayını incelemek, farklı açılardan bakmak istedim.

Ahmet Güneştekin’in eserlerinin bende bıraktığı izlenim, hep devam eden, her sefer bir adım daha öteye götüren, akıcı, devinen, yerinde durmayan, duramayan ve umut vaat eden bir duygu şöleni.

Ben şimdi bu sergideki eserlerden esinlenerek kurguladığım deneme yazılarımı yazmaya başlayacağım. Siz de 30 Aralığa kadar kendinize bir iyilik yapın, gidin bu sergiyi görün, yüzleşin! Kaçırılmaması gereken bir iş. Türkiye’de yapılmış en iyi işlerden biri, belki de en iyisi, ta ki Ahmet Güneştekin bir sonraki işiyle daha iyisini yapana kadar.

Eline, beynine, gönlüne sağlık Ahmet Güneştekin…

Ömrün uzun, eserlerin sonsuz olsun…











Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails