HABERLİ (Bsorino / Beth Sbirino / Basibrin) KÖYÜ
Nisan ayının sonlarında yoğun Güneydoğu Anadolu maratonumun arasında
birkaç gün nefes alacak vakit bulduğumda arabaya atlayıp Mardin’in doğusuna
çevirdim yüzümü.
İlk durağım Mor Gabriel Manastırı’nın doğusunda, Midyat –
Cizre yolu üzerindeki Haberli Köyü idi.
Haberli tabelasını görünce, ana yoldan sapıp, bodur
ağaçlıklar ve bağlar arasından köye ulaştıran bir yola giriliyor.
Yol biraz sonra bir dağ sırtına yerleşmiş ve insana huzur
veren görüntüsüyle karşınıza çıkıveriyor.
Sessizlik, sakinlik beş dakika içinde tüm yorgunluğunuzu,
her türlü derdinizi, negatiflikleri unutturacak güzelliğiyle birleşiveriyor
köyün.
Köyün tepe noktasında, etrafı köşelerinde savunma amaçlı
kulelerin yer aldığı yüksek duvarlarla çevrilmiş bir kilise ile
karşılaşıyorsunuz.
Mor Dodo Kilisesi. M.S. 7. yüzyıla tarihlenen bu kilisenin
geniş avlusuna dar ve korunaklı bir kapıdan giriliyor. Ferah mekânlı kilise
orada gömülü olan Mor (aziz) Dodo’ya adanmış.
Köyde çok güzel dostluklar kurdum bu gidişimde. Merhum
papaz Melke Tok’un kızı Sara beni büyük bir dostlukla karşıladı. Kendisi köyün
papazı Saliba’nın eşi. O gün papaz Saliba yoktu ama Sara Hanım’ın kardeşleri,
torunu, gelini ve rahmetli Melke Tok’un eşi anaları Gazal Hanım oradaydı.
Kardeşleri Almanya’da yaşıyorlar ve devamlı köye geliyorlarmış. Sara Hanım’ın
kardeşleri Gebro ve Corç ile bayağı bir sohbet ettik. Bana köyü gezdirip, hiç
bıkıp usanmadan sorularımın hepsini cevapladılar.
Köy Turabdin Bölgesi’ndeki hemen tüm köyler gibi bir
Süryani köyü ve bu köyün nüfusunun tamamı Süryani. Köyde 30 aile varmış. “Kaç
kişi tam olarak nüfus?” diye sorduğumda, kardeşlerden Corç “sen her zaman
ortalama aile başı beşle çarp” dedi gülerek.
Köye gelirken yolda tam köyün girişindeki mezarlığın
yanına yapılmış olan yeni kilise dikkatimi çekmişti, onu sorduğumda, bu yeni
kilisenin çok gerekli olduğunu, mezarlık alanın köyün epey dışında kalması
nedeniyle defin işlerinde zorlandıklarını ve o nedenle Mort (azize) Şmuni adına
bir kilise kurulduğunu söylediler. Düşündüm ve çok mantıklı geldi. Mezarlık
alan gerçekten de epey bir yürüme mesafesinde, derli toplu ve güzel görüntüsü olan bir çözüm bulmuşlar.
Kardeşler bana köyde bir bina gösterdiler, "Mor Qawme - 25 Aziz" dediler adına da. Değişik azizlerin günleri burada kutlanıyormuş. Eğer
bilgilerim beni yanıltmıyorsa eskiden bu köy ve civarında toplamda 25 kilise
olması gerekir, buradan kalan bir şey olsa gerektir bu diye düşünüyorum.
Etrafa bakmak için biraz yürüdük köyde. Oldukça hoş,
bozulmamış dokusuyla çok etkiledi beni. Köyün tepesinde, Mor Dodo Kilisesi
yakınlarında bir inşaat alanında çalışan işçilere çay götüren genç bir çocuğa
rastladım ve sevinçten havalara uçtum adeta. Çok sevdiğim ve şu anda
İngiltere’de öğrenimini sürdürmekte olan rahiplerden Saliba Er’in kardeş
İbrahim’di rastladığım bu genç. Bu köy de sevgili Saliba Er’in köyü. Akşam işim
bitip de otelime varınca ilk işim Facebook’tan Saliba’yla yazışıp kardeşinin
fotoğrafını paylaşmak oldu.
Bu köyün konumu tarihte de çok önemli. Dört kapısı olan ve
İstanbul – Bağdat arasındaki yollar üzerinde vergi alınan önemli bir kontrol
noktası aslında.
Köyün 2km kadar dışında bir de Mor Barsavmo Manastırı var.
Papaz Saliba’nın hanımı Sara, annesi Gazal Hanım,
kardeşleri Gebro ve Corç’la evde uzun uzun sohbet edip çay içtik. Daha sonra
benim yol üzerinde bir sonraki durağım olan Öğündük (Midin) Köyü’ne gitmeleri
gerektiğini söyleyen Gebro ve Corç’u arabayla o köye götürdüm. Sağ olsunlar
bana tüm köyü gezdirip, papazın evine götürdüler ve orada da uzun ve keyifli
çay sohbetimiz sürdü. Öğündük Köyü maceramı da bir sonraki yazıya bırakıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder