Hep hüzünlendirir beni Trabzon Müzesi.
Trabzon'da tur yapılacaksa nerelere gidilir? Trabzon Aya
Sofyası, Atatürk Köşkü, Sümela Manastırı... Tabii daha pek çok yer katılabilir
ama klasik olan budur.
Trabzon Müzesi genelde es geçilir. Neden? Müze bekçileri
diyor ki, müzenin önüne araba giremediği için... Olur mu öyle şey? Trabzon
merkezde inersin, oradan kaç adımlık yol ki müze? Bu bir bahane olamaz.
Her zaman söylerim; bir şehri tanımanın en güzel yolu, onu
yürüyerek gezmektir.
Atılacak birkaç adım için olamaz bu ihmal... Unutulmak...
Hatırlanmamak... Olsa olsa bu olabilir.
Hep hüzünlendirir beni Trabzon Müzesi.
Müthiş bir konak. Bugün artık çarpık yapılaşmanın bir sonucu
olarak ortaya çıkmış olan çirkin binaların arasında kalmış bir konaktan
bahsediyorum. Fakat gene de konağın bahçesine adım attığınız anda bambaşka bir
dünyada hissediyorsunuz kendinizi.
Garip bir büyü var sanki bu konakta. Bahçeye girdiğiniz
andan itibaren dışarıyla irtibatınız kesiliveriyor bir anda. Birden sesler kesiliyor,
bir boşluğun içine çekiliveriyorsunuz ve bir hüzün sarıyor etrafınızı.
Bir banker... Kostaki Theophylaktos. 20. yüzyılın başlarında
konut olarak yaptırıyor bu konağı. Mimarları kimdi, bilmek isterdim ama kimse
bilmiyor adlarını. Tek bilinen İtalyan oldukları ve yapı malzemesinin çoğunun
İtalya'dan geldiği.
Alıcı gözle baktığınızda, hemen diğer mimari eserlerden
oldukça farklı bir binayla karşı karşıya olduğunuzu fark ediyorsunuz. Bodrum
katıyla birlikte dört katlı olan konağın cephesi hem simetrik değildir, hem de
çatı yükseklikleri farklıdır.
Trabzon'da hemen dikkati çeken bir yapıdır değişik
mimarisiyle. Ama Türkiye genelinde de kesinlikle parmakla gösterilecek türden
bir yapıdır ve memleketin sayılı sivil mimarlık örnekleri arasında sayılır. Dış
cephesi tamamen İtalyan mimarisi özelliklerini gösteren konağın iç kısımlarında
ise epik bir mimari vardır. Konağı gezerken Rokoko, Art-Neo ve Neoklasizm sanat
akımlarının etkilerini görür bilen gözler. Konağın bodrum katı haricinde tüm
duvarları rokoko kalem işiyle süslenmiştir örneğin. Ahşap işçiliğinde Rus
sanatının etkileri görülür. Konağın radyatör petekleri bile kabartmalarla
süslüdür.
Daha demir parmaklıklı kapıdan bahçeye adımınızı attığınızda
o büyü sizi ele geçirecektir. Bir kere koca bir şehrin merkezinde, yüzlerce
hatta binlerce insanın akın akın yürüdüğü bir caddenin köşesinde, onlarca iş
yerinin ve yüksek binaların arasında nasıl olmuş da böyle bir cennet köşe
ayakta durmayı başarabilmiş diyeceksiniz eminim.
Çok güzel ama her nedense epeyce hüzünlü bir bahçe sizi
karşılayacak ve konak içeri davet edecek.
Nefesinizi tutup gireceksiniz içeri. Büyü o kadar kuvvetli
ki...
Konağın hikâyesi de bir o kadar hüzünlü...
Sene 1917. Bir bankerin başına gelebilecek en büyük felaket
geliyor bizim banker Kostaki Theophylaktos'un başına. Adam iflas ediyor. Bütün mal varlığına el
konuluyor. Bu konak da el konulanlar arasında.
Haraç mezat satılan konak, Nemlioğlu ailesi tarafından satın
alınıyor. Millî mücadele yıllarında karargâh binası olarak kullanılıyor.
15 Eylül 1924'te Mustafa Kemâl Atatürk Trabzon'u ziyaret
ettiğinde, konaklaması için bu konak düzenleniyor. Atatürk, eşi Latife Hanım ve
beraberindekiler bu konakta kalıyorlar. (Aman karışmasın, bu bina Atatürk Köşkü
diye bilinen köşk değildir. Üç sefer ziyaret eder Atatürk Trabzon'u. Bugün
Atatürk Köşkü olarak bilinen yapı, Konstantin Kabayanidis tarafından 1890'da
yazlık olarak yaptırılan yapıdır ve Atatürk 1937'deki Trabzon ziyaretinde
burada üç gece konaklamıştır.)
Daha sonraları Trabzon Valisi Ali Galip Bey zamanında (görev
süresi: 1927 - 1932) konak 25.000.- TL bedel karşılığı kamulaştırılır ve 1927 -
1931 yılları arasında Hükümet Konağı, 1931 - 1937 yılları arasında da
müfettişlik binası olarak kullanılmıştır.
1988 - 2001 yılları arasında ise Kültür Bakanlığı tarafından
restore edilmiş ve 2001 yılında da Trabzon Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Müzeye adım atar atmaz, yani bahçedeki o atmosferden, o
büyüden kendinizi kurtarıp da merdivenleri çıkıp kapıdan içeriye adım atmayı
başarabildiğiniz anda, eskimenin rutubetle karışan o bildik kokusu çarpıyor
suratınıza.
Kalbim duracak gibi oluyor benim her sefer o kapıdan girer
girmez. Beni nelerin beklediğini bilmeme rağmen ağır çekim hareketlerle binanın
içinde dolaşmam nasıl açıklanabilir bilemiyorum. Ama diyorum işte,
büyüleniyorsunuz. O mimarinin, o ustalığın, o atmosferin karşısında
büyüleniyorsunuz.
Zemin katta
binanın mimari yapısı, detayları büyüleyecek sizi öncelikle. Sonra da döne döne
dolaştığınızda bu katta, yani bir odadan öbürüne gittiğinizde burada neler
yaşandığını keşfetmenin büyüsüne kapılacaksınız.
Zemin katın
arkeolojik eser sergilemesi de tek kelime ile harika. En üst katta da
etnoğrafik eserler var ama o üst kat da başlı başına bir mevzu, mimari açıdan.
Mutlaka
görmeniz gereken bir müze, çok önemli bir bina. Gittiğinize pişman olmayacak,
tam aksine yeni bir cennet keşfetmenin hazzını da yaşayacaksınız...
Ama beni
hep hüzünlendirir Trabzon Müzesi.
Bu hüznümün
bir sebebi çok az ziyaret ediliyor olmasıdır. Mutlaka tur programlarına
katılması gereken bir müzedir.
Bir diğer
sebebi ise hüznümün, dediğim gibi, acıklı öyküsüdür konağın.
Bir
yalnızlık öyküsü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder